SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

HACC BAHSİ

<< 1285 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

274 - (1285) وحدثنا يحيى بن يحيى. قال: قرأت على مالك عن محمد بن أبي بكر الثقفي ؛ أنه سأل أنس بن مالك، وهما غاديان من منى إلى عرفة. كيف كنتم تصنعون في هذا اليوم مع رسول الله صلى الله عليه سلم ؟ فقال:

 كان يهل المهل منا، فلا ينكر عليه. ويكبر المكبر منا، فلا ينكر عليه .

 

{274}

Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Mâlik'e, Muhammed b. Ebî Bekr-i Sekafî'den dinlediğim şu hadisi okudum: Muhammed, Enes b. Mâlik ile beraber Mina'dan Arafat'a giderken ona:

 

  Bu günde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile (beraber bulunduğunuz zamanlar) ne yapardınız? diye sormuş. Enes (Radiyallahu anh)

 

  Telbiye getirenlerimiz telbiye getirir, kendisine bir şey denilmez; tekbîr alanlarımız da tekbîr getirir, ona da bir şey denilmezdi! cevabım vermiş.

 

 

275 - (1285) وحدثني سريج بن يونس. حدثنا عبدالله بن رجاء عن موسى بن عقبة. حدثني محمد بن أبي بكر. قال:

 قلت لأنس بن مالك، غداة عرفة: ما تقول في التلبية هذا اليوم ؟ قال: سرت هذا المسير مع النبي صلى الله عليه وسلم وأصحابه. فمنا المكبر ومنا المهلل. ولا  يعيب أحدنا على صاحبه.

 

[ش (ومنا المهلل) كذا في النسخ. والأنسب للمقام، كما دل عليه ما سبق في الطريق الذي قبله، كون العبارة: فمنا المكبر ومنا المهل  فإن التهليل قول لا إله إلا الله. والمراد هنا: الإهلال].

 

{275}

Bana Süreye b. Yûnus rivayet etti, (Dediki): Bize Abdullah b. Recâ' , Mûsâ b. Ukbe'den rivayet etti. (Demişki):Bana Muhammed b. Ebî Bekr rivayet etti. (Dediki):

 

«Arafe sabahı Enes b. Mâlik'e;

 

— Bugün telbiye hakkında ne dersin? diye sordum; Enes (Radiyallahu anh):

 

— Ben, bu yolu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabı ile birlikte yürümüşümdür. Kimimiz tekbîr alır, kimimiz telbiye getirirdi ama kimse kimseyi ayıplamazdı; cevâbını verdi.

 

 

İzah:

Enes hadîsini Buhâri «Kitâbü'l-îydeyn» ile «Kitâbü'l-Haccda; Nesâî ile İbni Mâce «Kitâbü'l-Hacoda muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

 

Bu rivayetlerde zikredilen tekbîrden murâd: Telbiye ile beraber getirilen tekbîrdir. Yoksa tekbîr getirenler telbiyeyi terketmiş değillerdir. Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in cemre-i Akabe'de taş atıncaya kadar telbiyeyi kesmediği rivayet olunmuştur.

 

İmam A'zam ile İmam Şâfiî'nin mezhepleri de budur.

 

İmam Mâlik'den bu bâbda muhtelif kaviller rivayet plunmuştur. Bir kavline göre güneşin zevalinden sonra telbiye kesilir.

 

Diğer kavline göre vakfeye durulurken, başka bir kavline göre de Arafat mescidine varılınca kesilir!

 

Hattâbî diyor ki: «Bu bâbda meşhur olan sünnet: Bayram günü cemre-i Akabe'de ilk taşı atmadan telbiyeyi kesmemektir. Ulemâ bununla amel etmişlerdir.

 

Hz. Enes'in bu kavline gelince: Tekbir alanların telbiyeyi terk-etmeksizin ona bir nev'î zikir katmış olmaları ihtimâli vardır.»

 

Mühellil: Tehlîl getiren yâni «Lâ ilahe İllallah» diyendir. Burada ondan murâd: İhlâl ve telbiyedir.

 

Bu rivayetler, Mina'dan Arafât'a giderken telbiye ve tekbîr getirmenin müstehab olduğuna delâlet ederler.

 

Nevevî, telbiyenin, tekbîrden efdal olduğunu söylemiştir.

 

Yine bu rivayetler, Arafe günü sabah namazından sonra telbiyenin kesileceğini söyleyenler aleyhine delildirler.